Atatürk'ten İnsanları Mutlu Edecek Yolun Tarifi
Geçmişin duygu ve hesaplarını bırakıp, birlik ufukları
açalım…
Balkanlardan ayrılışımızın 100. Yıldönümü…
Atatürk’ten insanları mutlu edecek yolun tarifi…
Osmanlı İmparatorluğunun Balkanlardan ayrılışının 100.
Yıldönümü…
Mustafa Kemal Atatürk, savaşlar sırasında Rumeli’de olsaydı,
sonuç elbette farklı olurdu… Olan oldu ve Atatürk, 1931’de Balkan ülkelerinin
temsilcilerine, insanları mutlu edecek tek yolu tarif etti.
Balkanlardan ayrılışımızın 100. yıldönümü nedeniyIe
Başbakanlık Dış Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, Genelkurmay Başkanlığı ve sivil toplum
örgütlerince çeşitli etkinlikler düzenleniyor, RUMELİSİAD Genel Sekreterliği tarafından
birkaç ay öncesinden hazırlığına başlanan “Balkan Ekonomi Zirvesi’de bu kapsama
alındı. Bursa Valiliği’nde etkinliklerin Bursa ayağı organizasyonu için bir araya gelindiğinde, RUMELİSİAD Başkanı Şahap Aktaş, çok önemli
bir uyarıda bulundu. Aktas’a göre etkinliklerde kesinlikle geçmişteki acıları tazeleyecek,
yaraları kanatacak söylemlerden kaçınılmalı ve tüm mesajlar barış temelli olmalıydı.
Atatürk’ün ‘‘Yurtta Barış Dünyada Barış ilkesi esas alınmalıydı. Ulu Önder’in,
1931 yılında düzenlenen 2. Balkan Konferansındaki mesajı da oldukça dikkat çekiciydi:
‘’İnsanları mutlu edeceğim diye onları boğazlatmak insanlık
dışı ve son derece esef verici bir yöntemdir. İnsanları mutlu edecek tek yol,
onları birbirine yaklaştırarak, onlara birbirlerini sevdirerek, karşılıklı
maddi ve manevi gereksinimlerini sağlamaya yarayacak eylem ve enerjidir. Dünya
barışı içinde insanlığın gerçek mutluluğu ancak bu yüce yolcularının çoğalması ve
başarıya ulaşmalarıyla mümkündür.’’
İnsanlığın, barış ve refah içinde geleceğe yol alması için
Mustafa Kemal Atatürk’ün bu sözlerinden başka pusula düşünülemez elbette… Ancak
‘’tarihi unutmamak’’ gelecekte aynı acıları tekrar yaşamamak içindir. Bu yüzden
100. Yıldönümünde Balkan savaşlarının nedenini, Osmanlı’nın bu savaşları nasıl
kaybettiğini hafızalarda tutmakta yarar var. Mustafa Kemal, Balkan Savaşları patladığında
Trablusgarpta’ydı. ‘’Eğer o sırada orada değil de Rumeli’nin herhangi bir noktasında
bulunsaydım o Balkan faciası olmazdı” diyen Atatürk, Asım Us’un 1913 basımlı “Gördüklerim,
Duyduklarım, Duygularım” adlı kitapta şöyle devam ediyordu:
-Çünkü, Selanik kolordusunda bulunduğum sırada küçük Balkan
devletleri birleşerek ortak bir saldırı yapmaları olasılığını düşünüyorduk.
Ben, böyle bir olasılık karşısında uygulanacak ve izlenecek savunma planı üzerinde
çalışmıştım. Bir gün o savunma planıyla ilgili haritaları masamın üzerine
sererek çalıştığım sırada içeriye Talat Bey (Pasa) ile o zaman İttihat ve
Terakki Cemiyeti Genel sekreteri olan Hacı Adil Bey girdi. Kolordu Komutanını
ziyarete gelmişler. Bu münasebetle beni
de anımsamışlar. Selamlaşmadan sonra Talat Bey laf olsun
gibilerinden bana sordu:
-Kemal Bey çok dalmışsın, neyle meşgulsün? dedi.
Önümdeki haritaları göstererek bunların Rumeli savunma planı
olduğunu söyledim. Bir gün küçük Balkan devletlerinin birleşerek ortak bir saldırı
yapmaları olasılığına karşı askeri hazırlıklarımızdır.
Talat Bey; “Ben asker değilim. Bu gibi askeri işlerden
anlamam. Ama bu gösterdiğin savunma planlarını kim uygular?” diye sordu.
-‘’Ben yaparım’’ dedim.
Talat Bey bu konuda daha fazla konuşmadı, sustu. Zaten
sadece hatır sorma, gönül alma gibilerinden yanıma uğramışlardı. Veda edip ayrıldılar.
Sonradan öğrendim ki benim Rumeli'nin savunmasıyla ilgili planlar hakkında söylediklerim
Talat Bey'in pek garibine gitmiş. Odadan çıktıktan sonra yolda Hacı Adil Bey’e:
“Gördün mü bizim deliyi" demiş...
Atatürk, 14 Temmuz 1918’de yaptığı bir konuşmada da şöyle
diyor:
“Balkan Savaşına gelince, bu da Türk ordusunun savaşı kaybetmesi
değildir, bir felakettir. Ancak bu, Türk Ordusunun yenilgisi değildir. Türkiye’deki eski zihniyetin
çöküşüdür. Türk Ordusunun başında bulunan bilgisiz komutanların geri çekilişidir. 0 sırada Türkiye’ye
egemen olan bilgisiz kişilerin tutumu Balkan devletlerinin askeri sonuç almalarına
neden olmuştur. Denebilir ki bu savaş Türkiye için bir sürpriz olmuştur.” Fakat günümüzde tüm sürprizler savaş meydanlarında değil,
artık ekonomik pazarlarda yaşanıyor. Bu nedenle en başa dönüp, Atatürk’ün “insanları mutlu edecek
tek yol” söylevine kulak vermek gerekiyor. Atatürk’ün 2. Balkan Konferansında böyle seslenmişti: ‘’İnsanları
mutlu edeceğim diye onları birbirine boğazlatmak insanlık dışı ve son derece
esef verici bir yöntemdir. İnsanları mutlu edecek tek yol, onları birbirine
sevdirerek, karşılıklı maddi ve manevi gereksinimleri sağlamaya yarayacak eylem
ve enerjidir.’’ Kendisi de Balkan kökenli olan Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk,
25 Ekim 1931 tarihinde Türkiye’de gerçekleştirilen 2. Balkan Konferansı’nda
yaptığı konuşmada, Balkanlara yönelik barışı esas alan sıcak mesajlar verdi.
“Balkan uluslarının yüzyıllara yayılan ortak bir tarihi vardır. Bu tarihin acılı
anıları varsa onlar tüm Balkanlılar için ortaktır. Türklerin payı ise daha
az acı olmamıştır” diyen Ulu Önder'in konuşması şöyleydi:
“Hanımlar, Efendiler...
Balkan uluslarının birliği için çalışan değerli
temsilcilerin huzurunda bulunmaktan ve onları sevgiyle selamlamaktan duyduğum
mutluluk çok büyüktür. Balkan ulusları bugün Arnavutluk, Bulgaristan, Romanya,
Yunanistan ve Türkiye gibi bağımsız siyasi varlıklar halindedir. Tüm bu devletlerin
sahipleri olan uluslar yüzyıllarca bir arada yaşamışlardır. Denebilir ki, Türkiye
Cumhuriyeti de dahil olmak üzere, son yüzyılda ortaya çıkan bugünkü Balkan devletleri
Osmanlı İmparatorluğu’nun yavaş yavaş parçalanmasının ve sonunda tarihe gömülmesinin
tarihi bir sonucudur.
ACI ANILAR DA ORTAK
Bu bakımdan Balkan uluslarının yüzyıllara yayılan ortak bir tarihi
vardır. Bu tarihin acılı anıları varsa onlar tüm Balkanlılar için ortaktır. Türklerin
payı ise daha az acı olmamıştır. İşte siz, sayın Balkan ulusları temsilcileri, geçmişin
karışık duygu ve hesaplarının üstüne çıkarak derin kardeşlik ilkeleri belirleyecek
ve geniş birlik ufukları açacaksınız, ve unutulmuş gerçekleri ortaya çıkaracaksınız.
Sayın uluslar temsilcileri,
Balkan ulusları toplumsal ve siyasi açıdan nasıl görünürlerse
görünsünler onların Orta Asya'dan gelmiş, aynı kandan yakın soylardan, ortak kökleri
olduğunu unutmamak gerekir. Karadeniz’in kuzeyindeki ve güneyindeki yollardan,
binlerce yıl önce deniz dalgaları gibi birbiri ardınca gelip Balkanlara yerleşmiş
insan toplulukları, başka başka adlar da taşısalar gerçekte bir beşikten çıkan
ve damarlarında aynı kan dolaşan kardeş kavimlerden başka bir şey değildir.
Görüyorsunuz ki Balkan ulusları yakın geçmişten çok uzak ve
derin geçmişin kırılmaz çelik halkalarıyla pekala bağlanabilir. Bin bir insancıl
hırsla, din ayrılıklarıyla bazı tariki olayların bıraktığı dargınlık izleriyle
geçmişte gevşetilmiş, hatta unutturulmuş gerçek bağların canlandırılmasının gerekli
ve yararlı olduğu yeni bir insancıllık devresine girdik. Bir an için tim bu geçmişe gömülmüş anılan bir yana bıraksak
bile, bugünün gerçek gerekleri Balkan uluslarının, devrin saygı ve uyum göstermeye zorladığı
yepyeni koşullar ve kayıtlar, hoşgörülü bir zihniyet içinde birleşmelerindeki
yararın büyük olduğunu göstermektedir. Balkan Birliği’nin temeli ve amacı, karşılıklı
siyasi bağımsız varlıklara saygı ve dikkat göstererek iktisadi alanda, kültür
ve uygarlık konularında işbirliği yapmak olunca böyle bir eserin tüm uygar
insanlıkça övgüyle karşılanacağına kuşku yoktur.
MUTLULUK İÇİN TEK YOL
Yüzyıllardan beri zavallı insanlığı mutlu etmek için tutulan
yolların ve kullanılan araçların ve bunlardan alınan sonuçların ne derece
memnunluk verici olduğu incelenmeye değmez mi? Artık insanlık kavramı,
vicdanlarımızı temizlemeye ve duygularımızı yüceltmeye yardımcı olacak kadar yükselmiştir.
Durumları ve bunların gereklerini uygar insan fikriyle ve yüksek vicdan aydınlığında
gözlemlersek şu sonuçlara varırız: ‘’İnsanları mutlu edeceğim diye onları boğazlatmak
insanlık dışı ve son derece esef verici bir yöntemdir. İnsanları mutlu edecek tek
yol, onları birbirine yaklaştırarak, onlara birbirlerini sevdirerek, karşılıklı
maddi ve manevi gereksinimlerini sağlamaya yarayacak eylem ve enerjidir. Dünya
barışı içinde insanlığın gerçek mutluluğu ancak bu yüce yolcularının çoğalması ve
başarıya ulaşmalarıyla mümkündür.’’ Size, tuttuğunuz onurlu insanlık yolunda örnek olacak ciddi
ve sürekli çalışmanızın başarıyla taçlanmasını dilerim. Temsil ettiğiniz Balkan
uluslarına da geniş refah ve mutluluklar dilerim. Ve Balkan uluslarının sayın
devlet başkanlarına da sağlık ve mutluluklar dilerim. Girişiminizin genel anlaşmayı kolaylaştırıcı niteliği bakımından dünya barışına
yardım edici, insancıl bir ortam yaratacağına inanıyorum. Uluslarınıza benden sıcak
sevgiler, candan dostluklar götürünüz.
Sizleri ve soylu uluslarınızı bir kez
daha selamlarım!